Tüm Avrupa Birliği üyesi ülkeleri, Ekonomik ve Parasal
Birliğinin (EMU) bir parçasıdır. EMU ya da İngilizce adıyla European Monetary
Union AB’nin ekonomik amaçlarını desteklemek için oluşturulan ve çok elli
yönetilen politikalar bütünüdür.
Bu çerçevede AB üyelerinin ortak para birimi olmak ve tekil
ulusal para birimlerinin yerini almak üzere Euro 1999'da piyasaya sürülmüştür.
Ortak para biriminin temel hedefi kıtanın mali ve ekonomik entegrasyonu ile
birliği bir adım daha kuvvetlendirmek ve koordineli ekonomik büyüme ve refah
sağlamaktır. AB'nin 28 üyesinden 2019 itibariyle 19'u Euro'yu benimseyip
kullanıma başlamıştır.
Euro 1999'da ilk kez piyasaya sürüldüğünde, euro bölgesi 15 AB
üye devletten oluşuyor ve bunlardan 11'i Euro'yu kullanıyordu. Yunanistan 2001’de,
2007’de Slovenya, 2008’de Kıbrıs ve Malta, 2009’da Slovakya, 2011’de Estonya,
2014’de Letonya ve 2015’de Litvanya gibi ülkelerin katılımıyla Euro kullanımı
genişledi.
İşte Euro'yu benimsemiş AB ülkelerinin oluşturduğu gruba Euro
bölgesi ya da İngilizce adıyla Eurozone denir.
Danimarka ve Britanya gibi kimi ülkeler EMU'nun bir parçası
olmayı redetmiş fakat dilerlerse gelecekte katılım sağlayabilirler. Bu iki
ülkenin yanısıra Euro kullanımına hala geçmeyen Bulgaristan, Polonya,Çekya,
Macaristan, Romanya ve İsveç gibi ülkeler var. Bunlardan bazıları AB'ye yeni
girdiğinden, İsveç gibi kimileri de nüfus ortak para birimine karşı olduğundan
Euro'yu benimsemiş durumda.
Euro dışı kalan bazı üye devletler de katıldıkları tarihte, avro
bölgesine giriş için gerekli şartları yerine getirmemişlerdir, ancak bu konuda
entegrasyon sağlayıp belli bir takvime göre katılma taahüdünde bulunmuşlardır.
Andorra, Monako, San Marino ve Vatikan gibi mikro-devletler AB
ile yapılan belirli parasal anlaşmalar sayesinde AB üyesi olmadıkları halde
Euroyu ulusal para birimi olarak kabul etmişlerdir. Bu ülkeler kendi Euro
madeni paralarını belirli sınırlar dahilinde çıkarabilir . Ancak, AB üyesi
olmadıkları için Euro bölgesinin bir parçası değillerdir. Bunlata yakın dönemde
Sırbistan'dan ayrılan Montenegro ve Kosovo da dahil edilebilir ki, bu iki ülke
tek taraflı olarak Euro'yu kullanımını sürdürmektedir.
Euro bölgesi yönetimi
Euro'yu kabul ederek, Euro bölgesi üyelerinin ekonomileri daha
entegre hale geldi. Bu ekonomik entegrasyon, tek bir para biriminin tüm
yararlarını gerçekleştirmek için doğru bir şekilde yönetilmeyi
gerektirmektedir. Bu nedenle, Euro bölgesi AB’nin diğer kurum ve bölgelerinden
özellikle ekonomik ve politika belirleme yollarıyla ayrılmaktadır.
Euro bölgesindeki para politikasını belirlemek ve yürütmek,
Almanya’nın Frankfurt şehrinde merkezlli Avrupa Merkez Bankası’nı (ECB) ve euro
bölgesi üye devletlerinin ulusal merkez bankalarının oluşturduğu siyaseten
bağımsız Eurosystem’in elindedir. ECB, Yönetim Kurulu aracılığıyla tüm Euro
bölgesi için para politikasını — tek bir para otoritesi olarak fiyat
istikrarını sağlamak amaçlı, yapmaktadır.
Euro bölgesi içerisinde, ekonomi politikası büyük ölçüde üye
devletlerin sorumluluğundadır, Ancak ulusal hükümetler
ortak istikrar, büyüme ve istihdamın hedeflerine ulaşmak için kendi
ekonomik politikalarını AB ve diğer üyelerle koordine etmelidir.
Koordinasyon İstikrar ve Büyüme Paktı (SGP) çerçevesinde bir dizi araç ve
kurumla sağlanır.
AB’nin ekonomik yönetiminin nasıl uygulanması gerektiği her yıl
European Semester (Avrupa Dönemi) olarak bilinen bir döngüde düzenlenmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder